BEN’İM KRALLIĞIM
Kırılmasına müsade etmediğim bir kalbim var artık sayenizde. Siz mi öyle bildiniz ben mi öyle bildirdim? Bilemedim. Şimdi artık kırgınlığın, kıralabilirliğin, incinebilirliğin ayak seslerini işittiğim anda örtüyorum kalbimin tüm kapılarını usulca. Sessizliğin zırhına bürünüyorum. Çekiyorum üzerime suskunluğumu. Saklanıyorum en kuytu köşelerine ruhumun. Burda huzurlu(mu)yum. Bilinmesinden korkuyorum. İçimin dehlizlerinde sakladığım yaraların, görünür olmasından ürküyorum. Hem ben güçlüyüm. Ardına saklandığım başarılarım var hayatta. Bir kaya gibi sağlam “ben”liğim. Dertlerimi dinleyen dostlarım, arkamı yasladığım evlatlarım var. Kim benim gerçekten yalnız olduğumu iddia edebilir. En sert fırtınalardan sağ çıktım. Yenilmedim kendime bile. Kendimi inkar etme pahasına dimdik durdum en deli rüzgarların karşısında. Yankısızlığımı unutmak için gezinip durdum sokaklar boyunca. Ki bu şehir huzurun başkentiydi. İçimde yitirdiklerimi, bulamadıklarımı kentin caddelerinde, en kalabalık, en ıssız köşelerinde bulmak ümidiyle adım adım dolaştım. Tüm kaldırım taşlarını ezberledim birer birer. Onlara sinen acıları da görmezden gelerek sürüklendim peşim sıra. Elimden alınan senelerim adına daha bir hırslandıysam yaşamaya da “ân'”ı kaybettim bu kez. Yarını dünüme kurban ettim. Küçümsediğim, gereksiz gördüğüm ne varsa ayaklarımın altında sakince çiğnedim. Buruşturup attım bir kağıt parçası gibi görmek istemediğim, görmeye tahammül dahi edemediğim tüm zayıflıklarımı. Hissettiğim her şeyden kaçtım. Hissetmeyi zayıflığım bildim. Gözlerimden akmayan yaşlarımı gömdüğüm ruhumun çığlıklarıydı beynimde yankılanan. Benden başka kimsenin duymadığı seslerimle yaşamaya da alıştım. Hatta sevdim, sahiplendim kendi seslerimi de. “Ben” krallığımın tek sahibiyim ne kadar yalnız, ne kadar mutsuz olsam da oranın tek hükümdarıyım. İnkar ediyorum evet, kimsenin bilmediği gerçeklerimi kendimce yaşıyorum ve kendi hikâyemi kendimden başkasına anlatmıyorum. Anlaşılmak da istemiyorum. Kendi kendime inşa ettiğim muhkem yalnızlık kulemde mutluymuşum gibi oyalanıp hayatımı tüketiyorum. “Ben”im doğrularım, “ben”im hayatım. “Ben”lik sarayımın biricik sahibi ve mahkumuyum…