ALLAH’A GÜVEN

Bazen hayatında her şeyi doğru yapmana rağmen aksilikler çıktığında, bir şeylerin senin planladığın şekilde gitmediğini fark ettiğinde sadece Allah’ın tamamını görebildiği bir fotoğrafın yalnızca tek bir pikselini görebildiğinin ve Allah’ın her zaman en iyi plana sahip olduğunun farkına varmalısın.
-Nouman Ali Khan
Allah’ın verdiklerine (sahip olduğunuz her şey) ve vermediklerine (kaza, bela, şer) karşı şükredin. Hayatınızın bilincindeyseniz eğer, umutsuz yaşayamazsınız. Böylelikle: elem, keder, umutsuzluk ve şüphe… Hiçbiri hayatınızda yer edinemez. Evet, ne yaşarsak yaşayalım olaylara karşı tepki vereceğiz çünkü bu bizim fıtratımızda var. Bizler duygusal varlıklarız ve hatta fazlasıyla da aciz… Vereceğimiz tepkilerin yanı sıra kalben bir umut ışığı aramak isteyeceğiz önünde sonunda. İşte tam da bu sebeple kalbimiz her zaman o umut ışığına muhtaç ve en azından onun sayesinde umutsuz yaşayamaz. Ne erken konuşun ne de erken karar verin. Siz sadece yaşadıklarınızı yakın mercekten görüyorsunuz, geniş bir kadrajda hayatınızda neler olacağı ve sabrınızın mükâfatının size neler kazandıracağını bilmeden erkenden bir kanıya varmayın.
Bazen işlerinin yolunda gitmediğini düşünenler insanlar kendilerini umutsuz hissedip çabalarını emeksiz bırakarak erkenden pes ederler. Hâlbuki ilerlemelerinin en gerekli olduğu noktada pes etmelerinin kendilerine yaptıkları çok büyük bir kötülük olduğunun farkında değillerdir. Sadece kendisinin içinde bulunduğu duruma anlık olarak tepki gösterip sabrı elden yitirmesi ile bütün işlerini sarpa sarmış vaziyette bırakmış olurlar. Ne olursa olsun devam ettiğimizin, edeceğimizin ve hatta etmek zorunda olduğumuzun bilincine varmamız gerek. Pes etmemek büyük bir meziyettir. Kimse ahvalinin ne olacağını bilemez. Bir günümüz bir diğerini tutmazken erkenden karar vermeyi ve buna göre hareket etmeyi acilen bırakmak şarttır hepimiz için. Ve farkında mısınız şöyle bir gerçek var ki ne zaman kendi seyrimizde olsak ummadığımız şeyler yaşıyoruz. Bu da demek oluyor ki her an her şey olabilir. ‘’Bu işler böyledir…’’diyor. ‘’Bazen hiçbir şey yolunda gitmemek zorundadır ve genelde işler yolunda gitmediği zaman her şey yoluna girer.’’ Aşmamız gereken engeller tekrar tekrar karşımıza çıkacak. Aşamıyorsak eğer, zamanı gelmemiştir ama inanın ki ne olursa olsun aşacaksınız, aşacağız. Hayat belirsizliği sevmez. Belirsiz olan her şey insanın ruhunu sıkar, onu rahatsız hissettirir. Netlik ise hayatımıza ve yaşayız tarzımıza belli bir ivme kazandırır. Ne istiyorsak bunu zihnimizde -kesin-leştirmeliyiz. İçeride ne varsa dışarıda da o vardır.
İnsan bazen en durağan zamanlarında aydınlanacak türden bir sıçrayış yaşar. Bazen bu sıçrayış, yaşanmış olan korkunç bir dibe batıştan belli bir süre sonra gerçekleşir. Kendimizi içinden çıkılmaz bir durumun içerisinde bulduğumuzdan, dehşet verici bir umutsuzluk ve öz benliğe güven kaybı vuku bulur. İnsan, yaşadığı durumdan her ne kadar kaçmak istese de aslında o durumu deneyimlemesi gerektiğinin farkında olmayabilir. Dibi görmek… Dibi gördüğünü zannetmek… Başlangıçlar ve sonlar… Bizler birer yolcuyuz ve kendi yolculuklarımızda karşılaştığımız her türlü şey bize bizi gösterip öğretecek. Biz bizi bulmadan kaybolup gitmemeliyiz. Kendine yönelen herkes o kıvılcımı çakmış olacak ve o kıvılcım muhteşem bir ışıldamaya dönüşmeden önce için için yanıp esintilere maruz kalacak. Esmeyen rüzgâr, asla ışıldamayı getirmez. Buna ihtiyaç var. Kaybet kendini en derin karanlıklarda ve yol, iz bilmediğin yerlerde kaybol. Şaşsın nevrin anlayama ne olduğunu ve kork, çok kork. Öyle kork ki sadece tutunacak bir dal arayışına giriş. Ve bulama… İşte bundan sonra fark et! Sen varsın. Sen sensin ama nesin? Adım at ve büyü çünkü sana senden başkası deva olmayacak.
Neye odaklanırsan onu çekeceksin. Cenneti mi yaşamak istiyorsun? O halde cehennemi kendine yaşatmaktan vazgeç. Neye odaklandığına ve odaklanacağına sen karar verirsin. Görmeyi istediğin cennet ise buna odaklan! Güzel düşünen güzel görür güzel gören hayattan lezzet alır. Hakiki manada kalplerine temiz bir inancı yerleştirmiş olanlar, her nerede olursa olsunlar cenneti yaşayacaklar ve daima hayatlarında bunu görecekler. Sadece içinde zerre kadar şüphe olmasın çünkü Allah diyor ki: ‘’ Biz cennet ehlini sabah akşam rızıklandırırız.’’ Hal böyleyken şüpheye ne hacet? Biz zaten cennetteyiz. Bu durumu devam ettirmek veya tersine çevirmek yine bizim elimizde. Neden bu dünyada kendine cenneti yaşatmak da varken bu durumu görmezden gelesin ki? Zaten öldükten sonra gidilecek tek bir yer var: ‘’Şüphesiz ki Allah’a döndürüleceksiniz.’’ Ruhlarımız Rabb’imize geri dönecek. Rabb’e dönüş… Cenneti ahirete bırakmayın sadece. Kendinizi bu kalıp içinde dünyanın korkunç yüzünü ön planda tutarak hayatınızı cehenneme çevirmeyin. Korku cehennem frekansıdır. Cehennem denen şey korkunun ta kendisidir. Şeytan yani nefs, fitne fesat sokar ve korkuya geç der. İşte şeytanın cennetten kovulması bu demek, bizi cennetten çıkarması bu demek. ‘’Allah dostlarına korku yoktur.’’ Korkan kişi Allah dostu olamaz.
Hz. Musa, Allah’ın Kızıldeniz’i onun için ayıracağını bilmiyordu. Sadece, Allah’ın onu terk etmeyeceğini biliyordu. Planını bilmiyor olsanız bile Allah’a güvenin. O sizi yarı yolda bırakmayacaktır. Hz. Musa için denizi açan Allah, size de sayısız kapı açacaktır. Yeter ki inanın.
İnsandan istenmez; verirse minnet, vermezse zillet.
Allah’tan iste; verirse nimet, vermezse hikmet.