Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 9°C
Yağmurlu
Afyon
9°C
Yağmurlu
Pts 8°C
Sal 8°C
Çar 9°C
Per 10°C

ACIYI İÇİNDE TUTMA

ACIYI İÇİNDE TUTMA
28 Kasım 2024 19:46
60
A+
A-

Tek mal varlığım; acılarım. Dırırımmm… Melankoliye sarılmış ve hayatlarını melankoliye tutunarak; acılarını, hüzünlerini ve yaşadığı olumsuz durumları kendi içinde asla yok etmeyerek yaşayan insanların sayısı hiçte az değil. Günümüz dünyasında psikolojik olarak kendimizi ayakta tutmaya çalışırken hepimizin gün yüzüne çıkardığı karamsar düşünceler, bizleri daha da aşağı çekmekte. Peki, nedir; bazen durup düşündüğümüz neden olmuyorların, saplantıların altında yatan sebep? Bu bölümde ele alacağım konu belki de bir nevi hepimizin sorgulayıp içinde bir şeyleri değiştirme isteği oluşturacak türden bir yazı.

Acı bir zeytin attınız ağzınıza. Tabi bu durum gerçekleşmeden önce elinizdekinin acı olup olmayacağı hakkında hiçbir fikriniz yoktu. Çiğnemeye başladığınız ilk anda küçük bir ipucu verdi kendinden size. Siz yine de emin olmadığınız için çiğnemeye devam ettiniz ve o keskin acı tat damağınızda dağılmaya başladı. Ne yapacaksınız şimdi? Çiğnemeye devam mı yoksa ağzınızdan çıkarıp daha tatlı bir şeyler yemek mi? Muhtemelen çoğumuzun yapacağı şey tabi ki ağzımızdan çıkarmak ve ikinci seçeneği gerçekleştirmek. Çünkü acıyı içimizde tutmanın hiçbir anlamı yok. Kendimize bu eziyeti yapmanın hiçbir anlamı olamaz. İşte bu hayattaki yaşadığımız acı olaylar da bir nevi buna benzer nitelikteler. Yaşanılan acılar bizlere bir şeyler öğretir, bizleri pişirir, olgunlaştırır ve dersini verdikten sonra biter. Evet, biter diyorum çünkü o acıyı içinde yaşatan sadece insanın kendisidir. Bunu kendine yapanın tek sorumlusu kendinsin, kendimiziz! O acıyı içinde yaşatmanın bir sonraki haftalara, aylara ve hatta yıllara aktarmanın insana katacağı şey ne olabilir? İçten içe ruhunu, benliğini, düşüncelerini doğrudan tahrip ettikten sonra hayatına verdiği hasar olarak yaşar sadece. Dahası, öğrenmen gerekeni göz ardı ederek diplerde hissedilen o çöküntünün devam edişini tercih etmek, insana sadece acıyla yaşamayı sunmaya devam eder ve nihayetinde öğrenilecek olan da öğrenilmemiş olunur.

Elbette hiç kimse yaşadığı olumsuz olayları bir kenara fırlatmalı anlamı çıkmamalı, kaldı ki böyle bir durum söz konusu bile olamaz zaten. Sadece acıyı içinde tutmanın insana verdiği hasarı devam ettirmemesi adına bunun farkındalığını yaşaması ve içinde bulunduğu durumu kendisine dönebilecek en az zararla yönlendirmesi gerektiğinden bahsediyoruz. İnsan, kendinin kendisine şifa olabileceğinin farkına varmalı. İçinde bulunduğu durumu değiştirebilecek olanın sadece kendi bakış açısı ve alacağı kararlar olduğunun bilincinde olmalı. O acı zeytini ağızda tutmanın faydasının olmadığı gibi doğru zamanda hayatından çıkarması gerekenleri cesaret göstererek harekete geçebilmeli. Bu; insan, mekân veya durum olabilir. Takılı kalmadan yaşamak her zaman için daha sağlıklı olandır. Kendi içimizde aşmak için attığımız her adım; zihnimizi, kişisel gelişimimizi, öz benliğimizi ve hayat penceremizi biraz daha genişletecek, biraz daha çiçeklendirecek. Acı zeytinin ardından yiyeceğiniz bal, belki zeytinin acı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek ama damağınızda en son tatlı bir tat bırakacak. Ve siz önceki acı tadı devam ettirmek yerine yeni bir seçimle bala yönelmiş olarak yeni duygular, yeni durumlar inşa etmiş olacaksınız.

Bu durumların farkındalığını kazanıp yaşamak kişiye daha iyi hissettirebilir. Bunun yanı sıra, farkındalık içinde ve bilinçli yaşamak her zaman için insana huzur getirmeyedebilir. Ne kadar çok şey bilirsen, o kadar çok şeyden sorumlu olursun ve ne kadar çok şeyden sorumlu olursan da o kadar fazla yüklenmeye başlar. Önemli olan şey göz ardı edebilecek gerçekleri ve ciddiye alınacak olanları birbirine karıştırmadan belli bir dengede yaşayabilmek. Elbette buradan söylenebildiği kadar kolay değil bunu hayatımıza uygulamak ama bir düşünceyi, kararı veya adımı hayat tarzı haline getirebilmek ve bunu oturtmak için alışkanlık haline getirebileceğimiz belirli rutinler olabilir.

Nasıl mı? Mesela acıyı içinde tutmamakla ilgili olan mevzuda kişi, içinde bulunduğu durumun şokunu yaşayıp kabullenme aşamasını geçtikten sonra hayatının seyrinin nasıl olduğunu, kendisine ne kazandırıp ne götürdüğünü veya neye doğru yönlendireceğine dair geniş bir perspektiften bakabilme yetisi kazanması hâlinde ve sonrasında, kendisini bunun için bir çabalama durumunda bulunca, önünde sonunda bunu yerleştirecektir. Yaşadığı veya yaşaması gereken olayları değiştirmese de artık geriye çekilip buradan bakmaya alıştıktan sonra hayat tarzı haline getirebilir. Bu, düşünce yapısına yapacağı köklü bir iyiliktir. Kendince bulduğu ve kendisine iyi gelen bir düşünce hali, yaşam tarzına dönüp kalıcı bir şekle girdikten sonra akışa bırakmanın tadını almaya başlayacaktır. Acıyı içinde tutmadan önce onu tanımlamanın, hissetmenin, yaşamanın ve daha sonra devamını getireceği şekillerin her birini kendi inşa etmiş olacak ve biriktirmeden devam edebilecektir. Hayatınıza tatlılık getirecek olan o adımı atın ve seçimlerinizi olmuş olanın etkisinden kurtararak yapın.

1997 yılında Malatya'da doğdu. İnönü Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra ilk kitabı 'Pembe Hayat'ı yayınladı. Spiritualizm ve tasavvuf konularına olan ilgisi ile birlikte sağ duyusu yüksek insanlara seslenme çabası ve insanlara bunu aşılama arzusunu her zaman yazılarına yansıtma gayretindedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.