23 NİSAN NEŞE DOLUYOR MU İNSAN?
23 Nisan deyince insanın aklına hep coşkulu şiirler, eğlenceli oyunlar, çocukların okullarda yaptıkları etkinlikler, eğlenceler gelir, yani öyle olmalıdır. Bu milli bayramı hepimiz sevinçle ve bir çocuk neşesi içinde kutlarız. Ancak bazen bazı anılar buna engel olur. Kutlamalar, bayramlar her zaman sevinç ve neşe getirmeyebilir. Bu güzel ve milletimiz için bu kadar anlamlı bir günde kendimden, anılarımdan ve belki de bazılarınıza çok da tanıdık gelecek acımdan bahsedip kimseyi üzmek istemezdim. Ancak öyle umuyorum ki bir meslektaşım yazdıklarımı okur da gelecek nesiller için bir önlem alır ve benim yaşadığımı başka bir çocuk yaşamaz diye 23 Nisan anımdan bahsetmek istiyorum.
Kutlamalar ilçenin büyük meydanında tüm okulların katılımı ile yapılırdı benim öğrenci olduğum yıllarda. Okulun ikinci dönemini hemen hemen her öğrenci gibi heyecanla karşıladık. Herkes bilir ikinci dönem çabuk geçer ve ikinci dönem demek eğlence ve kutlamalar demekti. Okul olarak 23 Nisan’a hazırlanıyorduk. Okulda, öğretmenler ve öğrenciler arasında hummalı bir çalışma vardı. Her öğretmen sınıfına etkinlik için kıyafetler, şarkılar seçiyor, oyunlar hazırlıyor. Tüm ilçenin izleyeceği bir etkinlik olduğu için herkes ekstra heyecanlı ve gergin. Okulda başarılı sayılabilecek, öğretmenlerin sevdiği öğrencilerdenim. Şimdilerde olduğu gibi o zamanlarda da okumayı çok seviyordum. Henüz yazmak denilen muhteşem adayı tam keşfetmemiştim ama anlatmayı, hayallerimden bahsetmeyi o zaman da severdim. Hatta o zamanlar Türkçe Öğretmeni olmaktı hayalim. Türkçe Öğretmeni’mi diğer öğretmenlerimden ayrı sever onun dizinin dibinden ayrılmıyorum. Ona baktığımda kendi geleceğimi düşünür ve bi gün onun gibi öğretmen olabilir miyim diye hayallere dalardım. Kutlamalara çok az bir zaman kalmıştı. 23 Nisan için bizim okuldan şiir okuyacak bir öğrenci istenmişti. Okulda duyuru yapıldı katılmak isteyenler Türkçe Öğretmeni’ne başvurdu. Ben de koşa koşa gittim. Çok başarılı olmasam da şiir okuma konusunda şansımı denemek istedim. Zaten çok az bir zaman kaldığı için başvuru sayısı fazla değildi öğretmenimiz hepimizi dinledi. Ve o da ne? Benim okuyuşumu beğendi, “Biraz daha üzerine çalışırız sen okursun.” dedi. O an ki mutluluğumu anlatamam. Hem en sevdiğim öğretmen beni takdir ediyor hem de ilk defa büyük bir topluluğun önünde yapılacak bir etkinlikte tek başıma yer alacağım. Meydandaki o hoparlörlerden benim adım anons edilecek, benim sesim dinlenilecek ve ben alkışlanacağım. Allah’ım ne büyük mutluluk bu minik kalp ben için. En azından benim önemsediğim çoğu şeyi barındıran bir olgu. Gel zaman git zaman diğer etkinliklerin de yoğunluğu sebebi ile biz öğretmenim ile çok çalışma fırsatı bulamadık. Kutlamaya günler kala beni yanına çağırdı. Dinledi. Yüzündeki o ifadeyi eğer resim çizme yeteneğim olsa bugün bile çizebilirim. Hem çaresiz hem mutsuz hem de umutsuz… “Eyvah!” dedim beğenmedi. Evet beğenmemişti. Şimdi ne yapacaktık? Sınıfa baktı ve “Başka okumak isteyen var mı?” dedi. İlk duyurunun yapıldığı günlerde okulda olmayan bir sınıf arkadaşım (!) el kaldırdı. Öğretmen söz hakkı verdi. Kalkıp geldi yanıma buğulu gözlerime bakmadan elimdeki şiiri aldı ve bütün yeteneğini ortaya koyarcasına okudu. Çok başarılıydı. Bunda sorun yoktu. Zaten hep o okurdu şiirleri, hep o olurdu kutlamaların parlayan yıldızı. Yine öyle olacaktı ben şansımı kaybetmiştim. Sonra ne mi oldu? Sonrası benim için koca bir uğultu… Ne kadar ağladığımı bilmiyorum. Artık annem kızıyor diye tuvalete gidip orada ağladığımı hatırlıyorum. O öğretmenin adını bile hatırlamıyorum ama o anı asla unutamıyorum. Şiir okumayı sevmeme rağmen ben hâlâ kendi kendime bile sesli şiir okumam, okuyamam. Öğretmen olduğumda bana verilen kutlama programlarının hepsi bende stres yaptı. Öğrenci seçmek “Sen yaparsın sen yapamazsın.” demek en nefret ettiğim şeylerden oldu. Ortaokulda çalıştığım yıllarda hazırladığım 23 Nisan gösterisini kırktan fazla öğrencisi olan sınıfımın tamamı ile yapmaya kalktığım için rezalet bir etkinlik olmuştu. Asla senkronize olamayan öğrencilerim vardı ve neredeyse herkes onları çıkarsam gösterinin daha güzel olacağını iddia etmişti. Ama ben bunu yapamazdım, bana yapılanı hâlâ unutamamışken başkasında yara olamazdım. Cidden kötü gösterilerim oldu ama sonunda hep gülen, kalbi kırılmayan evlatlarımla, öğrencilerimle sarılıp birbirimizin gözlerinin içine bakabildiğimiz için bence sorun değildi. 23 Nisan ya da diğer tüm kutlamalar onlar içindi. Onlar için onları kırmak, yaralamak gereksizdi. Varsın protokol beğenmesin, varsın müdür “Bu ne biçim gösteri!” desin ama bi çocuğun yüreğinde benden bir yara olmasın. Tek temennim mükemmel gösteriler hazırlamak isterken arka planda mükemmel olan çocuklarımızı unutmayalım. Bir beğeni, bir alkış için kimsenin geleceğindeki yara olmayalım.
Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramımız kutlu, çocuklarımız, yarınlarımız hep mutlu olsun…
Canım ablam bazı insanlar o kadar acımasız oluyorlar ki. Neyseki bizi annemiz öyle yetiştirmemiş merhametli iyi kalpli insanlar olarak yetiştirmiş.Sen o kadar iyi kalpli ve örnek alınacak bir kişisin ki.
Sana ne derlerse desinler hep başını dik tutmayı ve onlara aldırış etmemen büyük bir başarı.
Sen bir çocuk bile olsa asla kalbini kırmamaya hatta onu üzmemeye dikkat edersin.
İnşallah zamanla daha iyi yerlere gelir bunu yaparken kimseyi kırmaz ve üzmesin.
Seninle gurur duyuyorum .
İyi ki benim ablamsin.
Seni seviyorum.❤️
Tebrik ederim canım ablam.
Teşekkür ederim miniğim ❤
Kalemine sağlık arkadaşım çok güzel yazmışsın.
Keşke hiç bir çocuğun üzülmeyeceği bir dünya olsa…
İnşallah bigün
En değerli çiçeklerimiz öğrencilerimiz için en iyisini yapmak için elimizden geleni yapıyoruz önemli olan onların mutlu olması onların yüzlerinin gülmesi bu amaçla yapılan her şey eminim doğru olandır . Değerli arkadaşım Funda hocam yazılarını takip ediyorum çok iyisin seni seviyoruz . Yeni yazılarını bekliyoruz.