NAR-I SÜKÛN
Ey ferd-i tenha!
Bir tecerrüt içerisindesin.
Nedir bu çaresiz, meyus bakışlarının sebebi?
Kaldır o çehreni!
Aşk-ı meftun olmaktan başka zevalin neydi senin?
Neyden çekinirsin bu kadar?
Mecruh olmak yakışmaz sana.
Ne bakarsın o cefâpişe?
Derdine deva olmaz ki;
Tek derdi olmuş cüdâ,
Bırak gitsin nereye giderse.
Şahsına münhasır yakıştırmış böyle bir aşk-ı
Titriyor nâr-ı kandil;
Aydınlatıyor leyli.
O âşık ki bedbin ve meyus,
Vaye bırakmış gidecek; elden ne gelir bi’ çare.
Lâl olacak dilin; lâfügüzaf çünkü çıkacak her şey.
Sen ise izzet- i nefsinle gideceksin.
Olmayacak bu saatten sonra ahde-vefa.
Tek dua dökülecek dilinden belki;
İşte o zaman, son bir ümitle sızlayacak bedenin.
Metruk olan hayallerine bi nefes misali,
Bir inşirah ferahlığı verecek Rabbin!
️ Yazarın Notu:
“Nar-ı Sükûn”, yanarken bile susabilen kalplerin hikâyesidir.
Aşkın külleri arasında haysiyetle kalanların duasıdır.
Bir susuşun içinde yankılanan yakarıştır.