AYNADA UNUTULAN GÖZ
Bir cümleye sığmadı yüzün,
suskunluğuna sığdı belki
bazı güzellikler konuşunca eksilir çünkü.
Bir aynaya baktım bu sabah,
camdan çok, yorgun bir gökyüzü gördüm orada.
Kendime mi benziyordum,
yoksa beni taklit eden bir yalnızlığa mı?
Kelimelerden duvar ördüm,
her tuğlası bir “keşke”,
üstüne yazdım: gidenin ardından sessizlik bırakılırsa, en çok yankı kalır.
Bir kalp düşün,
içinde gül yetişmiyor,
ama dikenler birbirini ısıtıyor hâlâ.
Aşk,
bazen bir ismin ağırlığını taşıyamayan dudaktır.
Bazen de bir omuzdan düşen sessiz bir el.
Biz ikimiz
birbirine dokunmayan iki parantez gibiydik;
arada hep bir cümle eksik,
ve o cümlede hep sen vardın.
Yalnızlık öyle bir şey ki,
adını seslensen, dönüp bakan sensin yine.
Bir bardak suyun bile yankısı olur,
insanın olmaz bazen.
Gecenin ortasında bir virgül koydum kalbime,
devam edeceğimi sandım.
Ama sabah, cümlenin sonuna nokta koymuştu senin yokluğun.
Bir ömür,
belki de yanlış kişiye doğruyu anlatma çabasıdır.
Ben de anlattım seni,
duymayan duvarlara.
Ve anladım:
Bazı insanlar,
gitmek için gelir.
Bazı sözler,
susmak için söylenir.
Bazı aşklar,
ölmemek için biter.