Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Afyon 10°C
Açık
Afyon
10°C
Açık
Paz 14°C
Pts 17°C
Sal 17°C
Çar 17°C

DEĞİŞEN AHLAKIN DİLİ Mİ, GÖZÜMÜZÜN BAKTIĞI YER Mİ?

DEĞİŞEN AHLAKIN DİLİ Mİ, GÖZÜMÜZÜN BAKTIĞI YER Mİ?
3 Kasım 2025 12:20 | Son Güncellenme: 3 Kasım 2025 15:50
148
A+
A-

İnsanın varoluşu, yalnızca nefes alıp vermekten ibaret değildir; insan, eylemleriyle, seçimleriyle ve değerleriyle kendini inşa eden bir varlıktır. Fakat şu soru, düşüncenin en kadim yankılarından biri olarak hâlâ zihnimizde dolaşır: “İyi” dediğimiz şey, gerçekten evrensel midir, yoksa yalnızca kendi bakış açımızın yankısı mıdır? Ahlak dediğimiz şey, insanın vicdanına kazınmış bir yasa mıdır, yoksa toplumun biçimlendirdiği bir yanılsama mı?

İlk insan, mağaranın karanlığında ateşi bulduğunda, yalnız ısınmayı değil, paylaşmayı da öğrendi. Belki ahlak da o ateşin ışığında doğdu. Hem aydınlatan, hem yakabilen bir güç olarak. İnsanlık büyüdükçe, bu ateşi kim nasıl taşıyacak, kim hangi eliyle koruyacak, işte o tartışma hiç bitmedi. Ahlak, bir eller zinciri gibi kuşaktan kuşağa aktı; kimi yerde kutsallaştırıldı, kimi yerde bozuldu, kimi yerde unutturuldu.

Ahlak, bir kesinlik değil, bir arayıştır. Göreceli olan iyilik değil, bizim onu anlama biçimimizdir. İyilik, bir kuşun gölgesi gibidir: herkesin üstüne düşer, ama herkes onu başka bir ışıkta görür. Aynı güneş, başka pencerelerden başka renklere bürünür. Her vicdan, kendi gölgesinin rengini taşır.

Bir çocuğun elinden düşen ekmek parçasına eğilen yaşlı bir kadın — işte ahlak orada başlar, kimsenin görmediği bir anda.

Ama aynı dünyada, bir başkası aynı hareketi “zayıflık” diye küçümser.

İki kalp, aynı sahneyi görür; biri merhamet, diğeri acizlik okur.

O hâlde, ahlakın dili midir değişen, yoksa gözümüzün baktığı yer mi?

Ahlak, insanın görünmez aynasıdır.

O aynaya her bakan, kendi yüzünü görür.

Kimi adaleti Tanrı’da arar, kimi toplumda, kimi kendi iç sesinde.

Fakat hepsi aynı kaynağın farklı yankılarıdır; aynı ırmak, farklı kollarla akar.

O hâlde, ahlak göreceli midir?

Dinler, bu soruya kendi içsel sesleriyle yanıt verir. Kur’an, “İyilikle kötülük bir olmaz; sen kötülüğü en güzel olanla sav” (Fussilet, 34) diyerek, insana evrensel bir yön tayin eder: kötülüğe rağmen iyiliği seçmek. Bu ilke, insanlığın değişmez vicdanını işaret eder gibidir. Hristiyanlık’ta İsa’nın “Komşunu kendin gibi sev” buyruğu, sınırların ve kültürlerin ötesinde yankılanan bir merhamet çağrısıdır. Budizm, sekiz dilimli yoluyla insanın içsel aydınlanmasını, dış dünyanın göreceli karanlığına karşı koymanın tek yolu olarak görür. Hinduizm’de “dharma”, yani kozmik düzen yasası, insanın davranışlarına bir denge kazandırır; kişinin toplumsal rolü ne olursa olsun, adaletli eylem evrenin ritmini korur. Yahudilikteki On Emir ise, Tanrı ile insan arasında yazılı olmayan bir sözleşmenin, tüm çağlarda geçerli bir yankısıdır: “Yalan söylemeyeceksin, çalmayacaksın, öldürmeyeceksin.”

Yine de, her dinin bu evrensel buyruklarını yorumlama biçimi, kültürlerin dokusuna göre değişir. Aynı “adalet” buyruğu, bir toplumda intikamın biçimini meşrulaştırırken, bir başka toplumda bağışlamayı kutsar. Aynı “erdem”, bir yerde susmakla, bir başka yerde haykırmakla ölçülür. Bu durumda ahlak, göğe ait bir ışığın yeryüzüne düşerken aldığı farklı biçimler midir? Yoksa insan, ilahi olanın saf ışığını kendi gölgesiyle mi kirletir?

Belki de soru yanlış sorulmuştur. Ahlak değişmez ama insan değişir. Her çağ, kendi karanlığında bir ışık arar. Her insan, kendi iç gecesinde bir pusula ister. Ve bazen o pusula Tanrı’dır, bazen akıl, bazen aşk. Ama yön hep aynıdır: insanın insana dönmesi.

Çünkü ahlak, bir emir değil, bir hatırlamadır — içimizde unuttuğumuz bir yankının, yeniden duyulmak istemesidir.

Siyaset Bilimi öğrencisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.